Evlerinize İyi Bakın: Hakan Helvacıoğlu’nun Dingin Yaşam Alanı
Hakan Helvacıoğlu
23 Ağustos 2021
3549 Görüntülenme
Bu hafta, Almanya doğumlu ve gençlik yıllarını Avusturya’da geçiren, seyahatler ve farklı ülkelerde yaşamın verdiği dünya vatandaşlığı bakış açısıyla çok zengin bir kültürel estetik anlayışına sahip Hakan Helvacıoğlu’nun dingin yaşam alanına davetliyiz.
Ağırlıklı olarak büyük ölçekli yaşam alanı projelerinde yer alan iç mimar Hakan Helvacıoğlu, kişisel yaşam alanında, profesyonel yaşamında özgürlük alanı olarak gördüğü zengin renk ve dokulardan uzak durmayı tercih ederken samimi ve öznel bir tavır sergiliyor.
Senin için ev ne ifade ediyor?
Nereye gidersem, neyle beslenir ve keyif alırsam alayım yine de geriye döndüğümde huzur bulduğum yer. Geçmişimin, dünün parçalarıyla gelecek için biriktirdiklerimin buluştuğu bir nokta. Kedilerim ve ben. BENİM OLAN. Arada paylaşmayı sevdiğim ama her koşulda yine baş başa kaldığım barınağım, kalem, yuvam…
Fotoğraf: Kadir Aşnaz
Küçüklüğünden beri kaç ev değiştirdin?
Almanya Köln’de doğdum. İlk hatırladığım -ki çok eski bir anı- üçüncü evimizmiş. Almanya ve İstanbul’da ailemle ve yalnız yaşadıklarım da dahil şu an altı yıldır 14.cü evimdeyim. Öğrenciliğimdeki Viyana ve Londra’daki yurt ve kısa dönem öğrenci evlerini, Hong Kong, Paris ve Londra’daki uzun süreli kiraladığım ve gittiğimde kaldığım ama yine de ev sıcaklığı yaratmaya çalıştığım evleri de konu harici bırakıyorum…
Yaşam alanlarının ruh dünyamızla, modumuzla ilişkisi hakkında ne düşünüyorsun?
Evimiz bizi yansıtır. Bir nevi Aura’mız. Üstelik daha da dürüst olduğumuz tek dışa vurum noktamız. Başkalarına göstermek için yapılan evler de var tabii ama onlar konu dışı. Asla yuva sıcaklığı bulamazsınız onlarda. Ancak dürüst ve kendimiz için yarattığımız yaşam alanları hem bizi dengeler, huzur verir ve ihtiyaçlarımızı karşılar hem de bir nevi aynamız olur. Karakter tahlili bile yapabilirsiniz aslında… Ben özellikle yoğun iş hayatım, renkler ve malzeme çokluğu nedeniyle kirlenen algımı eve geldiğimde huzurlu sakin renkler, gri, kahve tonları, yormayan formlar ve yeni olmayan mobilyalar ile dengeleyebiliyorum. Yaşanmışlık daha samimi geliyor. İşimden az da olsa arınabiliyorum. Müzik, yemek, sanat… Kendi dünyamızı kurguluyoruz bize ait duvarlar arasında; dilini sadece bizim bildiğimiz bir diyalog var orada…
Fotoğraf: Kadir Aşnaz
Anne ve babanın eve bakışları nasıldı?
Annem ve babam çok yoğun yaşadılar. Çok seyahat, çok taşınma, çok farklı öncelikleri oldu bugüne kadar. Onlarda gördüğüm; sevdikleri mobilyalara, objelere, kitaplara bağlılıkları. Nereye taşındılarsa oraya gitti o malzemeler, farklı şekilde yerlerini aldılar ve de hep oradaymış gibi var oldular o mekanlarda… Çok enteresan. Yeniden kurgulamak mı zor geldi her seferinde de ayrılmadılar, yoksa gerçekten mi bağlılar karar veremedim. Hala evlerinde 70’lerin iyi mobilyaları önemli yer kaplıyor… Arada el atardım düzenlemeye ki arkamdan hemen eski yerlerini alırdı o eşyalar. Şu an tam da güncel olduğu dönemde ilk kez günümüze yakın bir evde yaşıyor gibi oldular ilk defa…
Peki onları ifade eden mobilya, obje ve ya da bitkiler hangileri senin için?
Her ziyaret ettiğimde çocukluğumu bizzat yaşadığım, zaman tüneli gibi bir ev ailemin evi. Biri lacivert ağırlıklı diğeri bej kahve ağırlıklı iki dev yün İran halısı, iki Eames koltuk, bir Grundig müzik dolabı, yuvarlak cam ve krom ayaklı orta sehpa ile deve tabanları, ekstra parlak cilalı koyu pelesenk kütüphane… (Küçükken bana dev gibi gelirdi. Evi bir uçtan diğer uca saran sonsuz bir duvar gibiydi.)
Fotoğraf: Kadir Aşnaz
Renkler ve ışık konusunda ne düşünüyorsun?
Renk, benim için projelerimde özgürlük, evimde ise tehdit. Evde sadece monokrom kahve-gri geçişlere, eşleşmelere tahammül edebiliyorum. Özellikle ön bölümde sanat eserlerim bile bu eşleşmede… Arka bölümde mecburen daha renkli olanları bir arada muhafaza ediyorum. Biliyorum bir zaman sonra o bölümdeki renkliler de bir yere transfer olup tüm ev sakinliğe kavuşacak. Işık, doğal olduğu sürece hoş gelsin evime çünkü özellikle arka alan tarihi bir evde oturduğum için biraz loş. Ancak yapay aydınlatmada fazla ve direkt gelen ışığa tahammülüm yok. Işık okşamalı yüzeyleri. Güzel hissettirmeli, savaşmamalı. Altınımsı bir örtü gibi kuşatmalı, dinlendirmeli.
Bitkiler ve çiçekler senin için ne ifade ediyor?
Evimde bir iki aydınlık noktada topladığım yeşil bitkilerim var, arka minik balkonumda da iki ağacım. Tamamen yeşil, iri yapraklı. Koruyucu gibi sarıyor balkonu ve içerisinin görünmesini de engelliyor. Maalesef teras ve bahçem yok. Olsaydı eminim bitkilerle işgal eder ve keyifle otururdum onların huzurunda.
Şu anda ilk hedefim nefis teraslı bir ev daha edinmek. Özellikle bu pandemi döneminde açık havada yaşamanın ne büyük bir lüks olduğunu gördük, yaşadık.
Fotoğraf: Kadir Aşnaz
Asla ayrılamam dediğin bir mobilyan var mı?
Mobilyalara -annemlere tepki olarak belki- çok bağımlı değilim. Ama Başta Bedri Rahmi ve Sabri Berkel olmak üzere tüm tablolarım, özellikle iki Afro mermer büstüm, kitaplarım, LP koleksiyonum gibi ayrılamayacağım parçalarım var tabi ki…
Evinde her gördüğünde iyi ki almışım, iyi ki yapmışım dediğin ne var?
Tüm sanat eserlerim için iyi ki diyorum. Ama evimi çok seviyorum. Çok istediğim bir mimaride, planda, dokuda ve histe. Asıl onu iyi ki edinmiş ve emek harcamışım. Terası, bahçesi olmasa da kişiliği yetiyor. Elimden çıkarmayı hiç istemeyeceğim bir mülk benim için. Çok karakterli…
Fotoğraf: Kadir Aşnaz
Evine baktığında atamadığın, satamadığın ve onunla ne yapacağını bilemediğin mobilya ya da aksesuarların var mı?
Aslında sanat koleksiyonu yaparken bilinçli alımlarım haricinde anlık beğeni ile almış olduklarım da var elbet… Bir hayli de olmuş. Onları elden çıkarıp, daha değerli ve saklamak isteyeceğim, diğerlerine uyacak kalibrede eserler almak istiyorum.
Fotoğraf: Fevzi Ondu
Evinin dekorasyonu mu yoksa kendi giyim kuşamın mı ağır basıyor?
Giyimime çok önem vermediğim kesin. Geçici ve anlık sivrilikere kapılmadan, yerinde, düzgün ve kişilikli giyindiğimi düşünüyorum. Akıllıca ve çok kullanılır parçalar alırım; özellikle ayakkabı, çanta, palto vs. Dolayısıyla evime daha çok özen gösterir ve asıl kalıcı parçaları almaktan çekinmem. Her an yemek daveti vermesem de yine de güzel çizgide kadeh, bardak gördüğümde tutamam kendimi. O ışıltıyı, şeffaflığı, saflığı seviyorum. Bir de keten veya yıkanmış pamuklu nevresimler gibi tene dokunan tekstile hayır diyemiyorum.
Yazar: Bihter Ayyıldız /5 Temmuz 2021
Home By Omar Baban / PlumeMag