Geleneksel ve Modern Stili Buluşturan Tasarımcı: Hakan Helvacıoğlu
EDIDA Tasarım Ödülleri’nde yılın en başarılı iç mekân tasarımcısı ödülünü alan Hakan Helvacıoğlu OGGUSTO’nun sorularını yanıtlıyor.
Tasarladığı mekânlarda geleneksel ve modern stiller arasında eşsiz bir denge yakalayan ve kişiye özel, zamansız yaşam alanları kurgulayan Hakan Helvacıoğlu, 2021 Kasım ayında sahiplerini bulan EDIDA Tasarım Ödülleri’nde yılın en başarılı iç mekân tasarımcısı seçildi.
Sanat tutkusu ve farklı ülkelerde yaşamanın verdiği kozmopolit dekorasyon anlayışıyla estetik çizgisini kültürlerarası bir düzeye taşıyan Hakan Helvacıoğlu, 1990 Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı mezunu. Köln’de başlayan Viyana’da devam eden sanat içerikli eğitimine paralel olarak döneminin en iyi firmalarında çalışarak dekorasyon sektörüne adım atmış. Zaman içerisinde farklı ortaklıklarla gidilen bu yol, bugün 34 yıllık bir deneyim serüvenine dönüşmüş. O, iç mekân tasarımlarını gerçekleştirdiği her projeyi bir bütün olarak algılarken, mekânın ruhuna hizmet eden her ayrıntının tasarımını yapmaya ve yaşam konforunu eksiksiz vermeye özen gösteriyor.
Hakan Helvacıoğlu Design Co. olarak ne tür projeler gerçekleştiriyorsunuz?
Yılların getirdiği deneyim bazen güven noktası olurken bazen aynı anda uzmanlığınız olabiliyor. Büyük ölçeklerde stil sahibi ev projelerini problem çözer gibi irdelemeyi, bir hikâye yaratmayı ve yaşayanların yüzlerindeki gülümsemeyi görmeyi seviyoruz. Ev konforunda, az sayıda da olsa yuva tadı veren, kimlikli butik otel projelerimiz de aynı keyfi veriyor bize. Her proje yeni bir heyecan ve tasarım sınırlarımızı zorlayacağımız bir deneyim oluyor.
Ankara’da dört kişilik bir aileye ev sahipliği yapan bu evde,Art Deco stili sanatsal detaylar ve modern çizgilerle bir arada yorumlanmış.
Gerçekleştirdiğiniz iç mekân projelerinizdeki yaklaşımınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Mekân tasarımını mimariden ayırmanız imkansız. Mimari stili, konumu, coğrafyası, kullanım amaçları ve yaşayanların profili projenin çıkış noktası oluyor. Doğru algılanmış beklentiler bir projede doğru çözümler doğuruyor.
Yaklaşık üç dönüm kademeli bir bahçe içerisinde Kandilli’de konumlanan ve ikinci derece tarihi eser kabul edilen bu yalı yıkılarak Hakan Helvacıoğlu Design Co. tarafından inşa edildiği dönemin karakterine uygun yeniden tasarlanmış.
“Zamansızım çünkü düşlerim geçmişten geleceğe geniş bir hayal dünyasında yaratılıyor” diyorsunuz. Bir mekânı zamansız kılan faktörler sizce nelerdir?
Yalınlığı, kişiselliği, doğru mobilya birliktelikleri, mimari ile fonksiyonelliğin uyumu… Belli moda görünümlere saplanmadan ki çok belirgin ve sivri olan her şeyden çabuk sıkılınır. Mekânın tümünü yeni alınmış mobilyalar, objeler, sanat eserleri ile doldurursanız belki anlık tatmin elde edebilirsiniz ancak zamanla toplanan ve tesadüfi birlikteliklerle mekan oluştuğunda süreçteki anılar, emeğiniz evinize daha çok bağlanmanızı sağlar. Bu da koruma, sahiplenme ve tatminin en güzelidir.
Akatlar’daki bu dairede egzotik sıcak ahşap dokular, Art Deco stiline öykünen bir çizgide dore ışıltılar ve mekana enerji katan bej, zümrüt tonlarıyla bir araya getirilmiş.
Hakan Helvacıoğlu Studio olarak farklı markalar için tasarladığınız ürünlerden bahseder misiniz?
Önceleri sadece projelerim için mobilya ve tamamlayıcı ürünler tasarlayıp üretimini yapıyordum. Ancak ofisimi Çukurcuma’ya taşımam ve Modern Tarih/Hakan Helvacıoğlu Studio birleşimi, tasarımlarımı üretmemin zamanının geldiğini onayladı. İlk koleksiyonum Madder Rugs iş birliği ile yaptığımız halı serisi oldu. Üzerine 2 koleksiyon daha ürettik. Pirinç-mermer karışımı orta sehpalarımı kendim üretip Studio’da paylaşıyorum ve şu an Londra’daki bir showroom bunlara talip oldu. Yakın zamanda bu ortaklık somutlaşır. Aydınlatma tasarımlarım Studio haricinde Tepta’da da satılıyor bir süredir. Bir ofis mobilyası firmasına yine halı koleksiyonu hazırladım. Yakın zamanda lansmanı olacak. Keza yine bir mermer firması için üreyebilen modüler formlar koleksiyonu tasarımı yaptık.
Bir yaşam alanını kişisel ve özgün kılan özellikler nelerdir?
Birikimleriniz, anılarınız… Yıllar içinde aileden kalan veya şahsen topladığınız koleksiyonlar ve sizi yansıtan, ilgi alanlarınızı aktaran sanat eserleri, objeler, mobilyalar ve kitaplar orada var olduğunuzu vurgular. Bir ev bunlar olmadan Yuva olamaz.
Modern sanat eserleriyle karakter kazanan Ulus Savoy’daki bu daire genç ev sahiplerinin yaşam şekillerine göre çağdaş ve klasik dokunuşların hakimiyetinde tasarlanmış.
Gerçekleştirdiğiniz iç mekân projeleri arasında sizi en çok tatmin eden hangisi?
Kandilli’de bir Türk Evi olarak bilinen projemiz, benim için eşsiz deneyim ve lezzetlerin yakalandığı bir şanstır. Küçük verilerden yola çıkıp, yoktan var ederken sürprizlerle karşılaştığımız ve o handikapları eşsiz avantajlara çevirdiğimiz, zevkli, zamansız ve İstanbul’a dokunmuş tüm kültürlerin parçasını görebileceğimiz müthiş bir karışım.
Tasarımlarınıza ilham veren dönemler ve sanat akımları nelerdir?
Kariyerimin başlangıcında, belki de o dönem böyle bir talep olduğundan İngiliz ve Fransız stillerini gerek modern gerek antika parçalar ile birlikte kullanarak mekânlar kurguluyordum. Uzak doğu maceram sonrası bu coğrafyanın etkileri tasarladığım evlere de yansıdı. Yalı projelerimde tarihi yapıların ruhuna uygun daha geleneksel dokunuşlar hissedilirdi, ancak olgunlaştıkça aslında İstanbul gibi çok şanslı ve tüm kültürlerin izlerini taşıyan bir şehirde mimariden uzaklaşmadan, iç-dış uyumunu yakalayarak doğru birliktelikler yakalamanın, farklı dönem ve stilleri doğru ölçekte karıştırmanın hazzını ve güzel görüntüsünü yakaladım. Art Deco çizgiler de kullansam, 60’ların maskülen modern hatlarını da yakalasam proje tamamlandığında uyandırdığı his hep mükemmel uyum oluyor.
Bodrum Le Chic sitesinde yer alan bu ev detaylarıyla artizanal bir estetiği yansıtıyor.
Takip ettiğiniz ve kendi dekorasyon stilinizle özdeşleştirdiğiniz iç mekân tasarımcıları kimler?
İlk dönemlerimde Alberto Pinto ve J.Garcia beni etkilerken, sadeleştikçe Jeremiah Brent, Sean Anderson Design, Vincenzo De Cotiis ruhuma daha çok ilham verir oldular.
İç mekân tasarımlarınızda kullandığınız renk ve malzeme birlikteliklerinden sizin için vazgeçilmezler nelerdir?
Bej-gri keten tonları, Prusya mavisi ile başlayan alt tonlamalar, kiremit ve toprak tonları ve arada derin yeşiller kullanmayı seviyorum. Aslında doğanın ham renkleri paletimi oluşturuyor. Ahşapta meşenin her türünü ve egzotik kök kaplamaları tercih ederken lake yerine ahşabın doğal dokusunu öne çıkarıyorum. Tüvit, keten, kadife ve hasır lifli kumaşlar, işlem görmüş, yaşanmışlık hissini pekiştiren pirinç malzemesi ve yanık metal görüntüsü vazgeçilmezlerim arasında.
Son projeleriniz arasında neler var?
Çok büyük keyif alarak üzerinde çalıştığımız, eski bir Bebek sitesindeki evin kapsamlı renovasyonu ve yeni hikâyesine kavuşması en yakın tarihli bitecek projemiz. Urla’da ana ev ve konuk evlerinden oluşan, modern çiftlik evi konseptinde tasarımını yaptığımız proje bir yandan devam ederken, Safranbolu’da yıllar önce otele dönüştürülmüş önemli bir konağın yeni sahipleri ile kimliğini kaybetmeden Aile Evi’ne dönüşümü bizi çok heyecanlandırıyor. Mardin’de devam eden ve yılların azizliğine uğramış ancak yatırımcısının sonsuz sevgisi ve tutkusuyla bağlı olduğu üç taş evin restorasyonu ve butik sanat oteline evrilmesi en az diğer projeler kadar nefesimizi kesiyor.